Bekçi Adayları, bu yazımızda sizlere Bekçilik Tarih Konu Anlatımı – Ünite 1 hakkında bilgiler vereceğiz.
Bekçilik Tarih Konu Anlatımı – Ünite 1
Uygarlık Nedir?
Bir ülkenin, bir toplumun, maddi ve manevi varlıklarının, fikir, sanat çalışmalarıyla ilgili niteliklerinin tümüne verilen isimdir.
Genel Özellikleri
İlk çağ uygarlıkları tarım arazilerinin, su kaynaklarının, yer şekillerinin, ulaşım imkânlarının, elverişli olduğu bölgelerde kurulmuşlardır.
İlk çağ uygarlıkları Anadolu, Avrupa, Mezopotamya, Hindistan, Mısır, Çin, Yunanistan, Akdeniz gibi coğrafi bölgelerde kurulmuşlardır.
Örneğin iklim koşullarının iyi olmadığı Sibirya’da veya su kaynaklarının bulunmadığı Sahra çölünde herhangi bir uygarlık kurulmamıştır.
A) ANADOLU UYGARLIKLARI
Anadolu; coğrafi konumu, uygun iklimi, verimli toprakları, ulaşım yollarının üzerinde bulunması nedeniyle tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bunun için Anadolu uygarlıkları insanoğlunun geldiği aşamada önemli bir yer tutmaktadır.
Anadolu bir geçiş bölgesinde yer aldığı için pek çok medeniyeti etkilediği gibi farklı medeniyetlerden de etkilenmiştir.
Anadolu’da M.Ö. III. binde Hattiler ilk siyasi yapıyı kurmuşlar, ardından HULFİ şeklinde kısaltabileceğiniz Hititler, Urartular, Liyalılar, Frigyalılar ve İyonyalılar Anadolu’da uygarlıklar kurmuşlardır. Anadolu uygarlıkları beşe ayrılmaktadır.
1) Hititler (M.0.1700 – M.Ö. 700)
Anadolu uygarlıkları nın ilkini Hititler oluşturmaktadır. Başkentleri Hattuşaş (Boğazköy-Çorum).
Anadolu’nun ilk büyük devletini kuran Hititler, kendilerinden önceki kültürle, Mezopotamya ve Mısır kültürünü kaynaştırarak Anadolu kültürünün temelini atmışlardır.
Anadolu uygarlıkları içinde en köklü uygarlığı olmuştur. Devlet ilk önce feodal bir sistemle yönetilirken kralların güçlenmesi ile merkeziyetçi bir yönetim anlayışı benimsenmiştir.
Devletin başındaki kral hem başkomutanlık, hem başrahiptik, hem de başyargıçlık görevlerini üstlenmiştir. “Pankuş” denilen danışma meclisi, kralın yetkilerini sınırlamıştır. Kraliçe Tavananna da yönetimde etkili olmuştur.
Hitit Devleti M.Ö. XII. yüzyılda Ege göçleri sonunda dağılmış ve M.Ö. VII. yüzyılda önce Asurluların daha sonra Perslerin egemenliğine girmiştir.
Hititlerde halk sosyal tabakalara ayrılmıştır. Toplum; Soylular, Rahipler, Halk (asker, tüccar, köylü vb.), Köleler olmak üzere sınıflara ayrılmıştır. Aile, mülkiyet, ticaret alanlarında hukuk kuralları yapmışlardır. Daha yumuşak olan Hitit yasaları, fidye esasına dayanırdı. Ölüm cezası da görülürdü.
Ekonomik hayatın temeli tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Dokumacılık ve madencilik de gelişmişti.
Anadolu Uygarlıkları ve Mezopotamya Uygarlıkları ‘nın pek çoğunda olduğu gibi Hititlerde çok tanrılı dinler görülmüştür. Mezopotamya’da olduğu gibi tanrılarını insan şeklinde düşünmüşlerdir. Aynı zamanda kral öldükten sonra tanrı kabul edilmiştir. Her şehrin bir tanrısı olduğundan ülkelerine “Bin Tanrı İli” adı verilmiştir.
Hititler, tanrılarına hesap vermek amacıyla krallarının yaptıklarını anlatan “Anal” diye anılan yıllıklar yazmışlardır. Anallar dünyada tarih yazıcılığını başlatan ilk örneklerdir.
KADEŞ SAVAŞI VE ANTLAŞMASI
Mısırlılarla Hititler dünyada ilk meydan savaşı olan Kadeş Savaşını yapmışlardır. Savaşın ardından dünyada ilk Yazılı antlaşma olan Kadeş Antlaşmasını (M.Ö. 1280) yapmışlardır. Antlaşmaya göre Suriye toprakları Hitit yönetimine girmiştir.
2) Frigler (M.Ö.750 – 676)
Anadolu uygarlıkları içinde Frigler de önemli yer tutmaktadır. Hititlerin yıkılmasından sonra Kızılırmak ile Sakarya nehirleri çevresinde kurulmuşlardır. Devletin kurucusu Gordioas’tur. Başkenti Gordion’dur (Ankara – Polatlı ). Kral Midas zamanında devletin sınırları Orta ve Güneydoğu Anadolu’yu da içine alacak şekilde genişlemiştir. En önemli kralları Kral Midas’tır.
Maden işlemeciliği ve kaya mimarisinde gelişmişlerdir. Friglerden günümüze kalan en önemli eser Kral Midas’ın mezarıdır.
Dini inançları Hititler gibi çok tanrılıdır. En büyük tanrıları bereketi simgeleyen Kibele (Ana Tanrıça) idir. Tapınaklarını dağlardaki kayalara yapmışlardır. Fenike Alfabesi’ni kullanmış olan Frigler, Hitit ve Yunan sanatının etkisinde kalmışlardır
Frigyalılar tarıma önem vermişler ve tarımı korumak için yasalar koymuşlardır. Örneğin, öküzünü kesene, sabanını kırana, ekilmiş araziye zarar verene ölüm cezası vermişlerdir. Kilim dokumacılığı ve hayvancılık gelişmiştir. “Tapates” adı verilen dünyaca ünlü kilimleri vardır.
3) Lidyalılar (M.Ö. 687 – 547)
Anadolu Uygarlıkları ndan Lidyalılar Gediz ve Küçük Menderes nehirleri arasındaki bölgede kurulmuştur. Başkentleri Manisa’daki Sard şehridir.
İzmir’den başlayıp Asur kenti Ninova’ya kadar uzanan Kral Yolu sayesinde Mezopotamya ile olan ticaret gelişmiş ve Lidyalılar çok zenginleşmiştir. Kara ticaretinin öncü devletlerinden olmuşlardır.
Orduda paralı asker kullanmışlardır. Bu nedenle Persler tarafından yıkılmışlardır.
Parayı ilk defa bulup kullanan Lidyalılar, ticaretin gelişmesini sağlamışlar ve böylece çağdaş ekonominin temelini atmışlardır. Bu durumun sonucu olarak birçok uygarlıkla etkileşim yaşamışlardır. Örneğin Fenike alfabesini kullanmaları bunun sonucu olmuştur.
Lidyalılar da ilk çağ uygarlıklarının birçoğunda görülen çok tanrılı dinlere inanmışlardır. Ölülerini tümülüs (yığma tepe) adı verilen yüksek tepeciklere eşyalarıyla birlikte gömmüşlerdir.
Taş işçiliği, kuyumculuk, dokumacılık, madencilik, çömlekçilik ve dericilik en önemli faaliyet alanları olmuştur.
Karun hazinesi bu uygarlığa ait günümüze ulaşan en önemli mirastır.
4) İyınlılar (M.Ö. 12 YY – M.Ö. 7. YY)
Anadolu uygarlıkları na İyonyalılardan devam edelim. M.Ö. 1200 yıllarında Yunanistan’da yaşayan Akalar, Dor istilası nedeniyle Batı Anadolu sahillerine kaçmışlar ve bu bölgede yerli halkla kaynaşarak Efes, Milet, Foça ve İzmir’de polis adı verilen şehir devletleri kurmuşlardır. Bu şehir devletlerinin her biri bağımsız şekilde yaşamışlardır.
Bu şehir devletleri, önceleri kralların ve soyluların oluşturduğu oligarşi ile sonradan da aristokratik (soylu) cumhuriyetlerle yönetilmişlerdir. Bu durum Demokratik yönetim yapısının ortaya çıkmasında etkili olmuştur.
İyonya’da gelişmiş bir ticaret ağı oluşturulmuş, İyonlar Karadeniz’de, Mısır’da, Güney Fransa’da (Marsilya) ve İspanya kıyılarında koloniler kurmuşlardır. Ticaret yollarının bitiş noktasında olması nedeniyle İyon ülkesi bir ticaret ve kültür merkezi haline gelmiştir. İyonlar kolonileri sadece ticari üs olarak görmemiş vatan gözüyle bakmış bu yüzden kolonilerde kalıcı olmuştur.
İYONLARDA BİLİM VE MİMARİ HAYAT
Dini baskının olmaması, kurduktan koloniler vasıtasıyla değişik uygarlıktan tanımaları ve ticaret sayesinde zenginleşmeler sonucunda İyonya’da özgür düşünce ve buna bağlı olarak, pozitif bilimler gelişme göstermiştir. Matematik ve geometride Tales ve Pisagor, felsefede Heraklit, tıpta Hipokrat, tarihte Heredot önemli önemli çalışmalar yapmışlardır.
Tales güneş tutulmasını önceden hesaplamış, Pisagor dünyanın yuvarlak olduğunu ileri sürmüştür.
İyonyalılar Fenike Alfabesi’ni kullanmışlar ve geliştirmişlerdir.
Anadolu uygarlıkları ndan olan İyonyalılar çok tanrılı dinlere inanmışlardır. Mimaride iyon nizamı adı verilen bir tarz oluşturmuş ve mermerden eserler vermişlerdir. Artemis tapınağı ve Hera tapınağı en önemli eserleridir. Artemis Tapınağı dünyanın 7 harikasından biridir.
İyon şehir devletleri, ilk önce Lidyalıların ardından Perslerin hakimiyetine girmiştir.
5) Urartular
Anadolu uygarlıkları ‘ndan sonuncusu ise Urartulardır. Doğu Anadolu’da Van Gölü çevresinde kurulmuşlardır. Başkentleri Tuşpa’dır. Merkezde krallar, taşrada valiler yönetimi üstlenmiştir. Bu yönüyle Federasyonla yönetilmişlerdir.
Bölgenin özelliğinden dolayı tarım, hayvancılık, taş işlemeciliği ve madencilikle uğraşmışlardır.
Urartular, tabiat varlıklarına tapmışlardır. En önemli kralları Haldi‘dir. Krallara ait ev ve oda biçiminde mezarlar yapmışlardır. Öldükten sonra yaşama inanmışlar ve mezarlarına çeşitli eşyalar koymuşlardır.
Urartuların mezarlarını oda biçiminde düzenlemeleri ve içine eşyalar koymaları ahiret inancının olduğunu gösterir.
B) Mezopotamya Uygarlıkları
Fırat ile Dicle Nehirlerinin arasında kalan bölgeye İlkçağ ’da Mezopotamya adı verilmiştir. Bereketli Hilal de denilen bölge göç yolları üzerinde bulunması, iklimin uygun, topraklarının verimli, sulama olanaklarının gelişmiş olması nedeniyle pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Bundan dolayı bölge sürekli istilaya maruz kalmış birçok kavim buraya gelerek yerleşmiş ve uygarlıklar kurmuşlardır.
Mezopotamya bölgesinde oluşturulan sanat eserleri, bölgede dayanıklı malzemenin az olması nedeniyle topraktan yapılmıştır. Dayanıklı malzemeden yapılmayan bu eserler zamanla yıkılmış ve günümüze kadar ulaşamamıştır.
Mezopotamya geçiş yolları üzerinde bulunduğu için ticaret gelişmiştir. Uygarlıklar birbirlerinden siyasi, ekonomik ve kültürel olarak etkilenmişlerdir.
Mezopotamya’nın siyasi tarihi Sümerler ile başlar. Daha sonra bu bölgede “ASABE” diye kodlayabileceğiniz Asur, Sümer, Akad, Babil ve Elam uygarlıkları görülür.
1) Sümerler
Mezopotamya Uygarlıkları içinde en önemli yere sahip olan uygarlık Sümerlerdir. İlk siyasi örgütlenme olan şehir devletlerinin bilinen ilk örneğine Sümerlerde rastlanır. En önemli şehirleri Ur, Uruk, Lagaş şehirleridir.
Bu şehir devletlerinin başında dini ve siyasi gücü olan “patesi ya da ensi” adı verilen krallar vardır. Krallar adaleti sağlamak, ayinleri yönetmek ve orduyu komuta etmekle yükümlü idiler.
Sümer şehir devletlerinin siyasi varlıklarına Akadlar son verdiler.
İlk yazıyı (çivi yazısı) Sümerler bulmuşlardır. Dünyadaki ilk yazılı hukuk kuralları diyebileceğimiz yasaları Lagaş Kralı Urgakina yapmıştır. Sümer yasalarında maddi cezalar ağırlıklıdır.
Halk korunanlar, hürler ve köleler olmak üzere sınıflara ayrılmışlardır.
Sözlü edebiyatın geliştiği Sümerlerde Gılgamış, Yaradılış ve Tufan destanları oluşturulmuştur.
Sümerlerde bilim gelişmiştir. Matematik, Astronomi, Geometri gibi bilimler gelişmiştir. Ay ve Güneş’in hareketlerini Zigguratların tepesindeki gözlem evlerinden incelemişlerdir. Yılı 360, ayı 30 gün kabul ederek ilk ay yılı takvimini bulmuşlardır. Aritmetik ve geometrinin temelini atmışlar, alan ve hacim hesaplarını yapmışlar, matematiksel hesaplar yapmışlardır.
Sümerler, tanrılarının yüksekte olduğunu düşündüklerinden tapınak olarak “Ziggurat” adı verilen yüksek kuleler yapmışlardır. Bu tapınakların en üst katından tanrılarını gözlemlemişler; böylece ilk astronomi çalışmalarını başlatmışlardır. Bu hem mimarinin hem de bilimin gelişmesine katkı sağlamıştır.
Tarım, hayvancılık, taş işçiliği, madencilik, kuyumculuk Sümer ülkesindeki ekonomik faaliyetleri oluşturmuştur.
2) Elamlılar
Tarımsal topraklara sahip olmak için Sümer ülkesini istila etmişler ve Sümer egemenliğine son vermişlerdir. Sami kökenlidirler. Başkentleri Sus şehridir. Mezopotamya’da Sümer kültürünü devam ettirmişlerdir. Mezopotamya’nın en zayıf devletidir. Asurlular tarafından yıkılmışlardır.
Madencilik, çömlek yapımı ile seramik sanatında ilerlemişler ve çivi yazısını kullanmışlardır.
3) Akadlar
Akad İmparatorluğu, M.Ö. 2334 ile M.Ö. 2150 yılları arasında hüküm sürmüş, başkenti Agede (Akkad) olan, Kral Sargon tarafından kurulmuş devlettir.
Sami kökenli Akadlar, dünyada ilk güçlü merkez krallığı kurmuşlardır. Sınırlarını genişleterek İmparatorluk anlayışı güden ilk toplum olmuşlardır. Genişleyen sınırlarını korumak için ilk düzenli orduyu oluşturmuşlardır. Sümer uygarlığını Ön Asya’ya yaymışlardır. Savaşçı bir toplum olarak Mezopotamya’da ön plana çıkmışlardır.
Akadlar tarihte bilinen ilk imparatorluk ve düzenli orduyu kurmuşlardır.
4) Babiller
Samiler tarafından Başkenti Babil olmak üzere kurulmuş, tarım ve ticaretle geçinmişlerdir.
Kral Hammurabi dine dayalı devlet anlayışı yerine, gücünü ordudan alan mutlak krallık anlayışını getirmiştir. En önemli kralları Hammurabi’dir.
Hamurrabi’den sonraki süreçte devlet zayıfladı. Hititler bu devlete son verdi. Babilliler, Hititlerin yıkılmasından sonra Asur egemenliğine girdiler. Medlerle ittifak yaparak Asur Devleti’ni yıktılar. İkinci kez devlet kurdular. Mezopotamya’nın en son devleti olan II. Babil’e Persler son vermiştir.
Hammurabi, Sümerlerin eski kanunlarından yararlanarak ceza, mülkiyet, ticaret alanlarında döneminin en gelişmiş kanunlarını yapmıştır. Fakat Sümer kanunları kadar insancıl değil kısasa kısas kanunlar geliştirmişlerdir.
Babiller, tıp ve astronomi alanında ilerlemişler, mimari açıdan Mezopotamya’nın en gelişmiş uygarlığını kurmuşlardır.
Dünyanın 7 harikasından biri olan Babil’in Asma bahçelerini yapmışlardır.
5) Asurlular
Asurlular, toprakları tarıma elverişli olmadığı için hayvancılık ve ticaretle uğraşmışlardır.
Asurluların kurucusu Kral Sargon’dur. Asurluların merkezi Ninova şehridir. Dünyadaki ilk kütüphane Ninova’da Asurlar tarafından kurulmuştur.
Ticareti canlandırmak amacıyla Sard’dan başlayıp Ninova’ya kadar uzanan Kral Yolu’nu kullanmışlardır.
Dünyadaki ilk sömürge imparatorluğunu Asurlular kurmuştur. Anadolu ve pek çok yere ticari koloniler kurmuşlardır.
Asurlular, Anadolu’da ticaret kolonileri kurmuşlar, bu koloniler aracılığıyla Anadolu’ya yazıyı taşımışlardır. Anadolu’daki ilk yazılı kaynaklar Asur tüccarlarının bıraktıkları Kültepe tabletleridir. Böylece Anadolu’da tarihi devirlerin başlamasına sebep olmuşlardır.
Asurlular çok tanrılı bir dine inanmışlardır.
C) Mısır Uygarlığı
İlk Çağ Uygarlıkları konu anlatımında şu ana kadar Anadolu Uygarlıkları ve Mezopotamya uygarlıklarından bahsettik. İlk Çağ Uygarlıkları arasında diğer önemli uygarlıklardan birisi de Mısır Uygarlığıdır.
Nil deltasında kurulan Mısır Uygarlığında, ilk siyasi teşkilatlanma “nom” adı verilen şehir devletleri ile olmuştur.
Mısır’da “firavun” adı verilen dini ve siyasi gücü olan tanrı-kralların ülkeyi yönetmişlerdir.
Mısır ekonomisi tarım, ticaret ve madenciliğe dayanmıştır. Mısır’da özel mülkiyet gelişmemiş ülke toprakları firavunların kabul edilmiş halk kiracı olarak topraklarda çalışmıştır.
Mısır’da toplum kâtipler, rahipler, askerler, tüccarlar, zanaatkârlar, çiftçiler ve köleler olmak üzere sosyal sınıflara ayrılmıştır.
Mısırlılar, hiyeroglif adı verilen resim yazısı kullanmışlar ve papirüs adı verilen kâğıdı yapmışlardır.
Mısırlılar, ahiret inancına sahip oldukları için ölülerini mumyalamışlar, mumyalama teknikleri sayesinde tıp ve eczacılık alanlarında ilerlemişlerdir. Mısır’da firavunlar için piramitler, halk için ise labirent adı verilen mezarlar yapılmıştır. Bu durum Mısır’da mimarinin gelişmesini sağlamıştır.
Mısırlılar Nil nehrinin taşmasının hesaplanmasında geometri ve matematiği geliştirmişlerdir. Matematikte ondalık sayı sistemini bulmuşlar, “pi sayısı”nı bugünkü değerine yakın hesaplamışlardır.
Nil Nehri’nin taşma zamanının incelenmesi astronomi alanındaki gelişmelere katkı sağlamış, bu da Mısırlıların ilk güneş takvimini icat etmelerini sağlamıştır.
D) Doğu Akdeniz Uygarlıkları
İlk Çağ Uygarlıkları konu anlatımının Doğu Akdeniz Uygarlıkları bölümünde Fenikeliler ve İbranileri inceleyeceğiz.
1) Fenikeliler
Fenikeliler, Lübnan Dağları ile Doğu Akdeniz kıyıları arasındaki bölgede Sur, Sayda, Biblos gibi liman şehirleri kurmuşlardır.
Fenikeliler, ürünlerini satmak ve ihtiyaç duydukları altın, gümüş, bakır ve kalay gibi madenleri temin etmek için Akdeniz kıyılarında ticaret kolonileri kurmuşlardır.
Ticaret aracılığıyla doğu ülkeleri ile Akdeniz ülkeleri arasında kültürel bir etkileşim sağlamışlardır.
Çok tanrılı bir inanca sahip olan Fenikelilerde her şehrin bir tanrı veya tanrıçası vardır.
Fenikeliler 22 harfli ilk alfabeyi oluşturmuşlar bu alfabe Yunanlılar ve Romalılar tarafından düzenlenmiş ve günümüzdeki Latin alfabesi meydana getirilmiştir.
2) İbraniler
Suriye ile Mezopotamya arasında göçebe olarak yaşayan İbraniler daha sonra Filistin’e yerleşmişlerdir.
Hz. Davut, Kudüs şehrini kurarak burayı başkent yapmıştır. Hz. Süleyman’ın ölümünden sonra İbraniler, İsrail ve Yuda (Yahudi) olmak üzere iki devlet haline gelmişlerdir.
Tek tanrılı dine inanan ilk topluluk olarak kabul edilen İbranilerde Yahudilik sadece İbranilere ait bir din olarak kabul edilmiştir. (Milli Din anlayışı). Bu durum Yahudiliğin diğer milletler arasında yayılmasını engellemiştir.
E) Ege ve Yunan Uygarlığı
1) Girit Uygarlığı
Ege denizinde yer alan Girit adasında kurulmuştur. Girit uygarlığında balıkçılık, avcılık, tarım, ticaret, gemicilik ve deniz ulaşımı gelişmiştir. Girit Adası Akdeniz ticaret yolu üzerinde bulunduğu için diğer uygarlıklardan etkilenmiştir.
2) Miken (Aka) Uygarlığı
Akalar, Miken şehrini kurarak Mora’da devletlerini kurmuşlardır. Çanakkale Boğazı’na sahip olmak için Truvalılarla savaşmışlardır (Truva Savaşları).
3) Yunan Uygarlığı
Dorlar tarafından Yunanistan ve Ege adalarında kurulmuştur.
Yunanlılar polis adı verilen şehir devletleri (Atina, Sparta, Korint, gibi) şeklinde örgütlenmişlerdir.
Yunanlılar, dağlık bir arazide kurulduklarından dolayı tarıma elverişli toprakların azlığı, nüfus artışı, ticaret vb. nedenlerle Ege, Karadeniz ve Akdeniz’de koloniler kurmuşlardır. Deniz koloniciliginde ön plana çıkmışlardır. Anadolu uygarlıkları ile yoğun ilişkiler geliştirilmiştir.
Yunan Uygarlığı kolonizasyon sayesinde Batı ile Ön Asya arasındaki sosyal, siyasi ve kültürel ilişkilerin gelişmesini sağlamış; Mısır, Mezopotamya ve Anadolu uygarlıklarıyla etkileşimde bulunmuştur.
Yunan uygarlığı, Büyük İskender’in Asya seferi sonucu Asya kültürleriyle kaynaşarak Helenistik kültürün en önemli temsilcisi olmuşlardır. Roma uygarlığının temellerini atmışlardır.
Yunanistan da halk toplumsal sınıflara ayrılmıştır. Siyasi haklara sahip olan yurttaşlar, siyasi hakları olmayan yurttaşlar, toprağa bağlı hiçbir hakkı olmayan köylüler ve köleler olmak üzere.
Sınıflar arası mücadeleler yaşanmış ve bunları sona erdirmek için hukuki düzenlemeler yapmışlardır.
Bunlardan Drakon Kanunları, soyluların keyfi yönetimini orta sınıf lehine düzenlemiştir. Solon Kanunları ile kölelik ve doğuştan soyluluk kaldırılmıştır. Kleistenes (Klistenes) tarafından yapılan kanunlarda da halk meclisi önemli bir kurum haline getirilmiş sınıf farklılığı ortadan kaldırılarak demokrasi anlayışının gelişmesi sağlanmıştır.
Yunan Uygarlığı çok tanrılı bir dine sahiptir. Yunan uygarlığında tanrılar, insan şeklinde düşünülmüş bu düşünce onları, tanrıların heykellerini yapmaya sevk etmiştir. Böylelikle Yunanlılarda mimari ve heykel sanatı gelişmiştir.
Yunan uygarlığında tarih, tıp, matematik, geometri, astronomi ve felsefe gibi bilimler özgür düşünce ortamı sayesinde gelişmiştir. Sokrates (Sokrat), Platon (Eflatun) ve Aristoteles (Aristo) Yunan felsefesinin ilk temsilcileri olmuştur.
Yunanlılar şiir, spor ve müzik yarışmaları düzenlemişlerdir. Tanrılar adına Olimpios Dağı’nda spor yarışmaları (Olimpiyat oyunları) ilk kez M.Ö. 776 yılında düzenlenmiştir.
Dünyada ilk defa demokratik yönetim Örneği Yunan Uygarlığında görülmüştür.
F) Roma Uygarlığı
Roma medeniyetinin kurulmasında İtatikler, Etrüskler ve Latinler önemli rol oynamıştır. Uygarlığa adını veren Roma M.Ö. 753 yılında kurulmuştur. Roma’nın siyasi tarihi üç dönemde yaşanmıştır. Bunlar;
Krallık Dönemi: Bu dönemde krallar ihtiyar meclisi (senatus, senato) tarafından teklif edilip halk meclisi (kuria) tarafından seçilirdi. Halk meclisi kanunların hazırlandığı devlet işlerinin görüşüldüğü bir meclisti. Kral ihtiyarlar meclisine karşı sorumluydu.
Cumhuriyet Dönemi: MÖ 510 yılında krallık yönetimine son verilerek, yönetim yetkileri konsül adı verilen iki yüksek memura devredilmiştir. Bir yıllık süre için seçilen konsüller, birbirlerine ve senatoya karşı sorumludurlar.
İmparatorluk Dönemi: MÖ 44 yılında Jül Sezar’ın öldürülmesi ile cumhuriyet dönemi sona ermiştir. MÖ 27 yılında Oktavyanus’un yönetimi ele geçirmesiyle imparatorluk dönemi başlamıştır. İmparatorluk döneminde halkın refah seviyesi yükseltilmeye çalışılmıştır. Ancak savaşların uzun sürmesi, merkezi otoritenin zayıflaması ve kavimler göçünün yaşanması sonucu Roma İmparatorluğu ikiye ayrılmıştır.
Roma toplumu patriciler, plepler ve köleler olmak üzere üç sınıfa ayrılmıştır. Sınıfsal ayrım yüzünden kötü şartlarda yaşayan köleler zaman zaman yönetime karşı ayaklanmışlardır.
MÖ 510 yılında krallık yönetimine son verilerek Cumhuriyet dönemine geçilmiştir. Roma’da Cumhuriyet döneminde devlet konsül adı verilen iki yüksek memur tarafından yönetilmiştir.
Roma ordusu yaya ve atlı askerlerden oluşmuş, ordunun temelini lejyonlar (askeri birlikler) meydana getirmiştir.
Plepler ile patriciler arasındaki farklılıkları ortadan kaldırmak için “On İki Levha Kanunları” yapılmıştır. Bu Kanunlar modern Avrupa Hukukunun temelini oluşturmuştur.
Sınıf çatışmasını engelleme düşüncesi Roma’da hukukun gelişmesini sağlamıştır.
Merkezi otoritenin zayıflaması, Kavimler Göçü, savaşlar ve iç karışıklıklar gibi nedenlerle imparatorluk 395 yılında ikiye ayrılmıştır.
Başkenti Roma (Katolik) olan Batı Roma ile başkenti İstanbul (Ortodoks) olan Doğu Roma İmparatorluğu kurulmuş, Batı Roma 476 yılında yıkılmıştır. Bizans varlığını 1453’e kadar devam ettirmiştir.
Roma Hamamı, Aspendos Tiyatrosu, Valens (Bozdoğan) Su Kemeri, Agustus Tapınağı, Romalılardan günümüze ulaşan önemli eserler arasındadır.
Romalılar ilk dönemlerinde çok tanrılı bir dine sahiptir. Hristiyanlık ise 313 yılında Milano Fermanıyla serbest bırakılmış ve 381 yılında devletin resmi dini hâline getirilmiştir.
Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) Justinyen döneminde en parlak zamanını yaşamıştır. Bu dönemde Akdeniz Bizans gölü halin getirilmiştir. Aynı zamanda İstanbul, kültür ve sanat merkezi hâline getirilmiştir. Doğu Roma sanatının en önemli eseri Ayasofya’dır. Bunun yanında Yerebatan sarnıçları önemli sanat ve kültür değerleridir.
Helen kültürünü devam ettiren Doğu Roma, Hristiyanlığın Ortodoks mezhebinin en önemli temsilcisi olmuştur. Resmi dil olarak da Grekçeyi benimsemiştir. 1453’te Fatih Sultan Mehmet tarafından yıkılmıştır.
G) İran Uygarlığı
İran’da İlk Çağ Uygarlıkları arasında iki uygarlık devlet kurmuştur.. İlk önce Medler daha sonra Persler devlet kurmuştur.
Pers İmparatorluğu Monarşi ile yönetilmiştir. Ülke “satraplık” adı verilen eyaletlere bölünmüş, eyalet yöneticileri “satrap” lar merkezden atanmıştır.
Persler döneminde haberleşme, ulaşım ve düzenli bir posta örgütü vardı. Ülke ulaşımına verilen önem sonucu ticaret gelişmiş, Kral Yolu üzerinde önemli ticaret merkezleri kurulmuştur. Tarihi Kral yolunu bu ülke yapmıştır.
Persler, Zerdüşt dinini benimsemişlerdir. Bu dinde iyiliği Ahuramazda, karanlık ve kötülüğü de Ahriman (Angramanyu) temsil etmiştir. Zerdüştlüğün özü iyilikle kötülüğün mücadelesi olmuştur. Çok tanrılı Zerdüşt dininin tapınaklarına ateşgede adı verilmiştir.
Anadolu uygarlıkları ile Persler arasında ticari ilişkiler gelişmiştir
Persler sanat anlayışında “Pers üslubu” adı verilen bir sanat oluşturmuşlardır. Mimarinin yanı sıra kabartmacılığa da önem vermişlerdir. Büyük kayaları oyarak mezarlar yapmış ve bunları kabartmalarla süslemişlerdir.
H) Hint Uygarlığı
Hindistan’da ilk uygarlık, MÖ 4000’li yıllarda İndus Nehri boyunca ortaya çıkmıştır. Doğal kaynakları açısından zengin olan Hindistan, tarih boyunca bu özelliğinden dolayı birçok kavmin istilasına uğramıştır.
Tarih boyunca birçok kavmin istilasına uğradığından dolayı Hindistan’da özgün bir uygarlık kurulamamıştır.
Ariler, MÖ 1500’lerde Orta Asya‘dan Hindistan’a gelmişler; siyasi, sosyal ve kültürel yapılarını bu bölgeye taşımışlar ancak burada merkezî bir otorite kuramamışlardır. Bu nedenle Hindistan racalık adı verilen küçük krallıklar tarafından yönetilmiştir.
Ariler, Hindistan’a gelmeleriyle birlikte “kast sistemini” bu bölgeye taşımışlardır. Kast, meslekleri babadan oğula geçen ve aynı geleneklere bağlı bulunan çeşitli sosyal sınıflardan oluşan bir sistemdir. Bu sistemde:
- brahmanlar, din adamlarından,
- kşatriyalar, raca, asker ve asillerden;
- vaysiyalar, tüccar ve çiftçilerden;
- südralar, zanaatkar ve işçilerden
- Kast sisteminin dışında kalanlardan da paryalar sınıfları oluşmuştur.
Hindistan’la ilgili ilk bilgiler Veda adı verilen metinlerde görülür. Ariler bölgeye geldiklerinde vedaları geliştirerek Brahmanizm’in ortaya çıkmasını sağlamışlardır. Hinduizm ve Brahmanizm’den başka Hindistan’da Taoizm, Konfüçyüsçülük, Maniheizm dinleri varlık göstermiştir.
Kast Sisteminin Özellikleri
· Her kastın bir adı vardır. Kast üyeleri kendi adları ile birlikte bu adı da belirtirler.
· Kast dışı sosyal ilişki kurmak yasaktır. Her üye kendi kastı içinde evlenir.
· Bir Hindu kendi kastı dışındaki bir kast üyesi ile yemek yiyemez.
· Her kastın kendine özgü törenleri vardır.
· Brahmanların kastı bütün kastlar tarafından üstün kast olarak kabul edilir.
· Kast kurallarına uymayanlara verilen en ağır ceza kasttan çıkarılmadır. Bu da toplumdan dışlanma anlamına gelir.
· Kastlar arasında geçiş yoktur. Her üye doğduğu kast içinde yaşamını sürdürür. Meslekler babadan oğula geçer.
Kast sistemi ilk Çağ’da görülen en katı sosyal tabakalaşmadır.
Hindistan’dan başlayıp Akdeniz’e kadar devam eden Baharat yolunda ticaret faaliyetlerinde bulunmuşlardır.
I) Çin Uygarlığı
Türk, Moğol ve Tibet kültürleri Çin Uygarlığının oluşumuna katkı sağlamışlardır.
Çin’de hanedanlıklar ülke yönetiminde etkili olmuştur.
Orta Asya ve İpek yoluna hakim olmak için Türklerle mücadele etmişlerdir. Dünyanın 7 harikasından biri olan Çin Seddini Türk akınlarını durdurmak için yapmışlardır.
Çin ordusu, piyadelerden oluşmuş, Türklerden etkilenerek bu gruba atlı birlikler de dâhil edilmiştir.
Çin’de sosyal yapıyı asiller ve köylüler oluşturmuştur, köylülere hürriyet hakkı tanımayan bu sosyal yapıda, sınıfların yaşayış ve hukukları birbirinden farklı olmuştur.
Çin’de en yaygın dinler Konfüçyanizm, Taoizm ve Budizm’dir.
Çin’de ekonomi büyük ölçüde tarıma dayalıdır. Tarımın yanında iplik, ipek, porselen ve kumaş üretimi de yapılmıştır.
Çin’de resim, kumaş işleme, porselen imalatı, heykelcilik, çinicilik gibi zanaat ve sanat dalları gelişmiştir. Budizm, resim ve heykelciliğin gelişiminde etkili olmuştur.
Çin mimarisinde, sivil, dini ve askeri mimari örnekleri görülmüştür. Çin Seddi ve Budist tapınakları Çin mimarisinin en güzel örneklerini oluşturmuştur.
Mürekkep, kâğıt, barut, pusula ve matbaayı ilk defa Çin Uygarlığında ortaya çıkmıştır. Bu durum Çinlilerin kültürel alanda ilerlediklerini gösterir.
İ) Büyük İskender İmparatorluğu
Büyük İskender, babası II. Philip‘in öldürülmesinin ardından Helen birliğinin başına geçmiştir. Çıkan ayaklanmaları bastıran İskender, bütün Yunan şehir devletlerini Makedonya Devleti‘ne bağlamıştır. Ülkede istikrarı sağlayan İskender, MÖ 334’te 35 bin kişilik ordusuyla Asya Seferi’ne (Doğu Seferi) çıkmıştır.
Büyük İskender, Çanakkale’den Anadolu’ya geçerek Persleri Granikos ve İssos savaşlarında yenmiş, Suriye’yi ve Mısır’ı ele geçirmiştir. Daha sonra Asur ülkesine yönelmiş, bütün Mezopotamya’yı egemenliği altına almıştır. Hayber Geçidi‘ni aşarak Hindistan’a girmiştir.
İskender 33 yaşındayken hayatını kaybetmiştir. Ölümünden sonra ülke İskender’in generalleri arasında paylaşılmıştır. İmparatorluk toprakları üzerinde üç krallık kurulmuştur.
- Bunlar; Mısır’da kurulan Ptolomeler,
- Makedonya’da Antigonitler
- Anadolu’dan Hindistan’a kadar uzanan topraklarda ise Selevkoslardır.
Selevkos Krallığı‘nın parçalanmasıyla Anadolu’da Pontus, Kapadokya, Bitinya ve Bergama krallıkları kurulmuştur.
Bergama Krallığı tam bir kültür şehri haline getirilmiştir. 200.000 ciltlik kütüphane ve ilk sağlık merkezi olan Asklepion sağlık merkezi kurulmuştur. Ayrıca Bergama Krallığında deriden yapılan Parşömen adı verilen kağıt üretilmiştir.
İskender, ülkeyi Perslerden etkilenerek satraplıklara bölmüştür. Doğudaki satraplıkların başına Persleri, batıdaki satraplıkların başına Makedonyalıları geçirmiştir.
İskender’in kurduğu İskenderun, İskenderiye gibi şehirler, zamanla birer kültür ve ticaret merkezi hâline gelmiştir.
Helenizm : İskender’in Asya’ya yönelik faaliyetleri, batı ve doğu kültürlerinin karışmasıyla yeni bir kültür doğdu. Bu yeni kültüre Helenistik kültür, bu kültürün ortaya çıktığı yaklaşık üç yüz yıl devam eden (MÖ 330 – MÖ 30) döneme Helenistik Dönem denilmiştir.
BEKÇİLİK DENEME SINAVLARI İÇİN TIKLAYINIZ.